image

ODD Başkanı Bilaloğlu: ‘ÖTV’de 30 yılın ardından değişim gerekli’

Koronavirüs salgını nedeniyle zor bir dönemeçten geçen otomotiv sektöründe, Nisan ayı satış sonuçları dün açıklandı.

Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin (ODD) açıkladığı verilere göre, Türkiye otomotiv pazarı Nisan ayında Avrupa’ya göre daha başarılı sonuçlar ortaya koydu.

Nisan ayında İtalya otomotiv pazarı yüzde 98, İngiltere otomotiv pazarı yüzde 97 ve Almanya otomotiv pazarı yüzde 61 oranında daralırken, bu oran Türkiye otomotiv pazarında ise yüzde 14.6’da kaldı.

Pazar verilerini online bir toplantı ile açıklayan ODD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bilaloğlu, satış trendinin bu seviyelerde gitmesi durumda, yıl sonunda pazarın 500 bin adedi yakalayabileceğini söyledi.

Türkiye otomotiv pazarının Nisan’da Avrupa’ya göre daha başarılı sonuçlar ortaya koymasını değerlendiren Bilaloğlu, “Türkiye otomotiv pazarının 2017’de doğal büyüklüğüne ulaştığını söyledi.

Bilaloğlu, “2020’de, son 2 yıl üst üste daralan pazar sürecinden çıkacakken, koronavirüs etkisini gösterdi. Fakat, son 2 yıldır ertelenen bir talep de birikti. Bu yüzden, pazar çok fazla daralmıyor” dedi.

Bilaloğlu’nun açıklamaları, Türk halkının yeni bir araç almaktan geri kalmadığını gösteriyor. Geçen yıl Türkiye’de 479 bin adet seviyesinde otomobil ve hafif ticari araç satıldığı göz önüne alındığında, salgın nedeniyle üretimin durmasına ve işlerin aksamasına rağmen, 2020’de pazarın geçen yılın gerisine düşmeyeceği anlaşılıyor.

Her ne kadar Nisan ayı otomotiv satışlarında Avrupa’daki kadar gerileme olmasa da, fabrikaların 1 ay boyunca kapalı kalması sektörde üretim kaybı yaşattı. Ayrıca, üretimin olmaması ile birlikte Avrupa pazarındaki sert düşüşün ihracatı olumsuz etkilediği söylenebilir. Sektörde Ocak ayında yapılan tahminlerde 2020 için 600 bin adetlik bir pazar büyüklüğünün öngörüldüğü de hesaba katılırsa, yıl sonu tahminlerinin yüzde 17 kadar aşağı çekildiği görülüyor. Bu da, yaşanacak potansiyel kaybı gösteriyor.

‘ÖTV’NİN OMURGASI 30 YILDIR DEĞİŞMEDİ’

ODD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bilaloğlu, sektördeki gelişmelerin önümüzdeki dönemde yapısal değişimleri gündeme getirebileceğini de açıkladı.

Otomotivde söz sahibi ülkelerin iç pazarlarının güçlü olduğunu dile getiren Bilaloğlu, “İç pazarın güçlenmesi ve ülkemiz otomotiv ekosisteminin canlanabilmesi adına tüketim dinamiklerinin hayata geçirilmesi önem kazanıyor. Bu dinamiklerin harekete geçmesi için Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) indirimi gibi, hurda indirimi gibi yapısal değişimlere şu an ihtiyacımız olduğunu ifade ediyoruz” diye konuştu.

Otomobilden alınan ÖTV’nin yeni bir reforma ihtiyaç olduğunu kaydeden ODD Yönetim Kurulu Başkanı , “ÖTV’nin yapısı, omurgası, Türkiye Gümrük Birliği’ne girdiğinden bu yana değişmedi. Elbette bu süreçte adaptasyonlar yapıldı ama omurgası hiç değişmedi. Ama bugün aradan neredeyse 30 yıl geçti. O gün, ne elektrikli otomobiller, ne hibrit araçlar ne bugünkü çevre duyarlılığı söz konusu değildi. ÖTV’nin çevreye duyarlı ve çağa ayak uyduracak biçimde düzenlenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

2019 yılında sona eren hurda araç teşvikinin de daha geniş kapsamlı hayata geçmesi gerektiğini belirten Bilaloğlu, “Türkiye’nin araç parkının yaklaşık yüzde 50’si 10 yaş üstü araçlardan oluşuyor. Bunların çevreye zararı, aktif/pasif güvenliğe zararı, hatta cari açığa zararı düşünüldüğünde, bu konu da yapısal anlamda iyileşmesi gereken bir sistem. Bir diğer konu Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF). İthalat işlemlerinden alınmakta olan yüzde 6 KKDF’nin, dünyada ve ülkemizde yaşanmakta olan pandemi ve bunun yol açtığı nakit sıkışıklığını rahatlatma amacıyla 12 aylık bir süre için kaldırılmasına ihtiyaç var” dedi.

‘TÜRKİYE’NİN ELİ GÜÇLÜ’

Ali Bilaloğlu, otomotiv sektörünün önümüzdeki dönemde tedarik zincirlerindeki hassasiyeti ve kırılganlığı azaltmak için harekete geçeceğini de belirtti.

Bu durumun Türkiye açısında bir avantaj yaratabileceğini vurgulayan Bilaloğlu, “Bu tarz bir çöküntüyü bir daha yaşamamak için global faaliyette bulunan üreticiler çözümler arayacaklar. Ülkemiz tam bu noktada olumlu anlamda ayrışacak. Dünyada üretim üslerinin yerlerinde değişiklikler olması mümkün. Uzak Doğu’daki üretimini başka ülkelere kaydırmak isteyen şirketler, üretim maliyetleri, eğitimli insan gücü ve verimlilik konusunu göz önünde bulunduracaklar. Ülkemiz bu anlamda her zaman olduğu gibi hem insan kaynağı hem de lojistik açısından avantaja sahip” görüşünü paylaştı.

leave your comment


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Uploading